iğde kokuları ıtır. söğüt gölgesi
serin. su sesleri
uzanıp boydan boya
unutup ser vermeye ahdettiğim ne varsa
hâtırımı, hâtıramı
hayra yormadan bir daha
cebelleşmeyi güneşe satarak
dallarda güvercinler
serin gölgeler su çağıltısı ıslıklar
fakat olmuyor
işte bakın kaygılı başım
yumuşak çimenler tünek
güvercinliklere sansarları salıyor
ürküp kaçan başım
kırgın bir heveskârım oysa
ser vermeye ahdettiğim ne varsa
olmuyor
bütün gölgelerle kalıyor cesedim
gölgelerde kalıyor
başım
bir beden bekliyor
biraz kan taze et ve kemik
kırılmaz bir ışık huzmesi
benden fışkırmalıymış
ah! ne yapsam olmuyor
bakın suya inmiş bir serçe
bir güvercin
yaralanmış d
ü
ş
ü
y
o
r
bakışları ürkek ellerime düşüyor
çırpınıyor,
çırpınıyor,
çırpınıyor
çığlık
çığlığa…
olmuyor
belki yer çekiminden düşmüyor
arzı cezbeden gökten
işte bakın. “benim” ellerime düşüyor
“benim”
bilmediğim şeyler var
öylesine olmuyor.
serin serviler söğüt gölgesi
kalsın ikindi sonuna kalsın
çimenler filan
seni bütün bir bahar uçursun ey güvercin
Baharı Ismarlayan
fakat yaranı
karayakılar yapıp saracağım
ellerimde ne çok garipsin
mavi gökten eksik bir çift kanat
karayakılar yapıp saracağım
böyle olmuyor